14 Eyl 2015

TAŞRADAN İZLENİMLER

Büyük  şehre  çemkiren, edebiyat  iktidarlarına  verip  veriştiren  yazarlardan  olmak  istemedim  hiç. Nihayetinde  yaşadığımız  küçük  şehirlerle  orantılı  yeteneklere  sahiptik(!) Büyük  şehirlerde  yaşayan  şair  yazar  takımının  (en  azından  bazılarının) taşraya  bakış  açısı  bu  doğrultudaydı  sanırım.
            Biz  taşrada  yazanların  ruh  halini  en iyi  “arada  kalmışlık”  sözcük  öbeğiyle  tanımlayabiliriz. Taşra  insanı  her  gün  gördüğü, konuştuğu, yan  yana  dolmuşa  bindiği  bir  insanın  yetenekli  bir  yazın  adamı  olabileceğini  kabul  edemez, çünkü  ona  göre  yazar  denen  varlık  ara  sıra  taşraya  gelen, bakışlarıyla, konuşmasıyla, giyimi  kuşamıyla  farklı  olan  özel  bir  insan  türüdür. Yahu  büyük  şehirdeki  adamdan  saymaz, taşradaki  vatandaş  farklılığı  kabul  etmek  istemez… Söyleyin  ağalar, ne  yapalım?
            Her  ne  kadar  inkar  edilmeye  çalışılsa  da  büyük  dergileri  ve  yayınevlerini  odağına  alan  kapalı  devre  bir  edebiyat  dönüp  duruyor  ortalıkta. Gönderdiğimiz  ürünlere  yüz  çevriliyor. Bir  gönderiyorsun, iki  gönderiyorsun  sonra  canı  cehenneme  diyorsun.
            Otuz  yıldır  kitap  okuyorum. Bu  işin  eğitimini  gördüm, Türk  Dili  ve  Edebiyatı  mezunuyum. Dünya  edebiyatının  ve  Türk  edebiyatının  okunması  gereken  yazarlarından   en  az  birer  kitap  okudum  diye  düşünüyorum. Velhasılı  kelam  iyi  yazıdan  anlarım. Kendi  yazdıklarımı  da  bu  tarafsız  bakış  açısıyla  tartarım.  Benim  gönderdiğim  iyi  seviyedeki  bir  ürünü  yayınlamayıp  kendi  kapalı  devre  çevrenden  vasat  karalamaları  yayınlıyorsan,  bu  işte  bir  sorun  var  demektir   arkadaş. 
            Ben  dergilerden  ve  yayınevlerinden  birkaç  deneme  sonrası  bir  cevap  alamamışsam  o  sayfayı  bir  daha  açılmamak  üzere  kapatırım. Ne  yapayım, taşralı  bir  yeteneksizim.
            Edebi  ortama  dair  gözlemlerim  var. Biraz  can  sıkıcı  olabilir, katılmayabilirsiniz,   bendeki  izlenimler  bu:
1-      Kendileri  şiirlerinden  öykülerinden ve  romanlarından  daha  güzel  bayanlar  çoğunlukta. Feministler  kızmasın  bana. Kadınlara  karşı  bir  olumsuz  bakış  açım  yok, aksine  onları  çok  özel  bulurum; fakat  arkadaş,  yazılarını  okuyorum, fotoğraflarına  bakıyorum, yine  aynı  sonuç  çıkıyor. Çoğu,  yazdıklarından   daha  güzel.Artık  nedenini  siz  düşünün.
2-      Yukarıda  da  söylemiştim , kapalı  devre  bir  edebiyat  kendi  içinde  dönüp  duruyor.
3-      Ayrımcılık  yaptığımı  zannetmeyin, belki de  ben  yanılıyorum, ama  Kürt  siyasi  hareketine  bir  köşesinden  bulaşmış  olanlar  edebi  ortamda  dev  adımlarla  yürüyor  ya  da  yürütülüyor.
4-      Marjinaller  nedense  çok  pohpohlanıyor.
5-      Şiirlerini, yazılarını  dergilerde  görüp  de  beğenmediklerimle  karşılaşınca  tövbe  edesim  geliyor. Saç, sakal,imaj, giyim, kuşam  çok  şey  kurtarıyor...
Bir  de  ödül  meselesi  var  tabi. Benim  de  çok  eleştirildiğim  bir  konu. Neden  ödüle  katılır  insan? Çok  şey  sayılabilir. Benim  de  kendime  göre  nedenlerim  var. Taşralı  yeteneksiz  bir  yazar  imajından  kurtulmak  istiyorum  belki de.
Bilindiği  gibi  ben  bir  şairim. Son  bir  buçuk  iki  yıldır  öyküyle  ilgileniyorum. Kendimi  ispatlamak  istiyorum  bu  alanda. İlk  önce  öykü  yarışmalarına  birkaç  öykü  göndereyim  dedim. Arkadaş  gönderiyorum  hemen  hemen  aynı  jüri  üyeleri, gönderiyorum  aynı  jüri  üyeleri. Duyuyorum  ki  yarışmalara  çok  gönderiyor  diyerek  ellerinin   tersiyle  itiyorlarmış. Aynı  kişiler  bunlar , yaş  ortalaması  yetmiş  olan  en  az  iki  kişi. Allah  uzun  ömür  versin, şair  kökenli  bu  abilerimiz  hatırı  sayılır  her  öykü  yarışmasında  seçici  kurul  üyesi. Üstelik   birinin  (ki  bana  karşı  en  çok  kinlenenlerden  biri)  yetmişine  yakın  bir  yaşta  ödül  aldığını  da  biliyorum. Seçtikleri  öyküleri  de  sonradan  okuyorum  o  ayrı  mesele…   
Siz  her  yarışmada  seçici  kurul  üyesi  olmak  zorunda  mısınız  abilerim?  Duygularıyla, önyargılarıyla, nefretiyle, kiniyle  seçim  yapan  bir  kişi  ne  kadar  tarafsız  olabilir?
Taşrada  çemkiren  bir  yazar  olmaktan  kurtulamayacak  mıyız?  Bu  arada  kalmışlık halimiz, ne  zaman  inecek  sırtımızdan?  
Aslında  en  iyisi  çok  fazla  ciddiye  almamak  ve  okumak  okumak  okumak… Ara  sıra da  yazmak…

 MURATHAN ÇARBOĞA 

2 yorum:

Muratbasaran76@hotmail.com dedi ki...

öncelikle öykülerinizdeki uslup için sizi tebrik ederim. Çok hoş, rahatlatıcı bir anlatım tarzınız var. Ümraniye yarışmasına bende hikaye gönderdim. Mustafa Miyasoğlu yarışmasında birinci olmanıza şaşırmadım. Hak ettiğinize inanıyorum. Ve tüm girdiğiniz yarışmalarda derece alacağınıza eminim. (Tabi seçici kurul değişirse)Tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim.

MURATHAN ÇARBOĞA dedi ki...

Teşekkürler.